HOYRAN WEDRE VE ÇEVRESİ

Likya bölgesi, dorukları 3000 metre yüksekliği bulan Toros Dağları ile çevrili olup Antalya’dan Fethiye’ye kadar uzanmaktadır. Kıyı şeridi, Türk Rivyera ya da Turkuaz Sahil olarak bilinen girintili çıkıntılı bir hat üzerindeki turkuaz koylardan ve tarihsel önem taşıyan limanları barındıran antik Likya kentlerinden oluşur. Günümüzde Teke Yarımadası olarak adlandırılan bölgeye, 1071’de Selçukluların Anadolu’ya girmeleriyle Yörükler yerleşir ve 13.yy.’da bölge tamamen Türkleşir. Yerleşik hayata geçişleri uzun zaman önce olmasına rağmen hala yerli halkın yaşamında Yörük kültürü önemli bir yer tutar. Gerek ekonomik koşullar, gerekse doğa ve iklim şartları nedeniyle yerli halkın çoğu yazlarını Gömbe gibi yaylalarda geçirirler.

Hoyran, köy yerleşiminin yamaçlarda ve verimli tarım arazilerinin düzlük alanda olması özelliği ile tipik bir Akdeniz köy yerleşim özelliğini taşır. Köy halkının çoğu seracılık nedeniyle Demre’ye taşınmıştır. Günümüzde 12 hane ve 40 nüfuslu bir köydür. Köy halkı genelde tarım ve hayvancılıkla uğraşmaktadır. Coğrafi konumu gereği kapalı kalan köy halkı, geleneksel köy kültürlerini korumuş ve bu özelliği nedeniyle bölgenin sevilen ve ilgi duyulan bir köyü haline gelmiştir.

Anadolu’nun en eski uygarlıklarından Likya’nın bir kenti olan Hoyran, geçmişin kayalarda bıraktığı izlerle dolu…  Akdeniz’e hakim bir tepecikte kurulu olan ören yerinin adı Hoyran, ‘ana tanrıça ülkesi’ anlamına geliyor. Antik kentin binlerce yıllık hikâyesini anlatan kalıntılarla dolu alanın bir bölümü, mevcut köy evleriyle iç içe geçmiş durumda.

Antik Hoyran yerleşimi birçok Likya kenti gibi komşu Likya yerleşim yerlerini gören bir konumdadır. Myra, Andriake, Kyaneae, Trysa, Trebenda, Tyberissos, Simena ve Teimioussa gibi kentler, haberleşme kolaylığı açısından aynı hat üzerindeki tepelere kurulmuş komşu Likya yerleşimleridir.

Köyün son evlerinin bulunduğu tepecikte, Bey Dağları’nı ve Akdeniz’i seyreden anıtsal mezar ve sunak yeri kentin zengin geçmişine tanıklık eden eserlerin başında gelmektedir. Kentten arta kalan asıl kalıntılar, köye on dakikalık mesafededir. Tarlaların arasından geçen yol, öncelikle semerdam biçimli çok sayıda mezarın yer aldığı nekropolis alanına çıkmaktadır.

Kalıntıların bulunduğu en yüksek tepeye kurulan akropolis alanı, duvarları kiklop (taşın doğal biçimde üst üste konuluşuyla yapılan) tarzda inşa edilmiş bir iç kaleyle çevrili olup, geçit vermeyen sık çalılar nedeniyle kaleyi dolaşmak hayli zordur. Taraçalanmış akropolis alanından karşınıza çıkan manzara insanı sadece büyülüyor. Tüm Kekova adası ve koyları bir dantel güzelliği ile ufkunuza yayılmaktadır.

Hoyran çevresindeki yerleşim yerleri bölgenin kendine özgü özellikleri nedeni ile hem antik dönemde hem de günümüzde her zaman popülerliğini korumuş ve her dönemde çekiciliğini korumuştur.

Demre Bölgesi

Likya döneminin önemli bir merkezlerinden biri olan Myra kenti Hoyran’dan 19 km uzaklıktaki  Demre ilçesinde bulunmaktadır. Yine antik dönemin önemli figürlerinden Noel Baba Kilisesi’de burada bulunmaktadır. Noel Baba (St.Nicolas), Ortodoks inancında önemli bir yere sahip olduğu için Demre dini turizm açısından da önemli merkezdir. Antik kalıntılarının dışında Demre’nin çok uzun, farklı özellikte ve güzellikteki plajları vardır.

Myra

İ.S. 3. yüzyılın ikinci yarısında Patara’da doğup Myra’da piskoposluk yapmış olan Aziz Nikolaos’ın saygın dini kişiliği öldükten sonra aziz mertebesine ulaşmasını sağlamış, başta eski Rusya Çarlığı olmak üzere Avrupa’nın birçok ülkesinin en popüler azizi olmuştur

Aziz Nikolaos Kilisesi, Bizans sanat tarihinin önemli bir anıtı mimari üslubu ve süslemesiyle Orta Bizans Dönemi’nin en seçkin örneğidir. İ.S. 5.yüzyılda Myra’nın (Demre) Likya eyaletinin başkenti, Myra Başpiskoposu’nun da Anadolu’nun ikinci büyük din otoritesi olması, Aziz Nikolaos’un ölümünden sonraki, yıllarda şehrin saygınlığının artmasında büyük rol oynamıştır. Myra halkı ölümünden sonra Aziz adına önce bir anıt, sonra da büyük bir bazilika inşa ettirmiş,Yazının devamını okumak için:  http://www.antalyamuzesi.gov.tr/tr/noel-baba-muzesi web sayfasını ziyaret ediniz

Andriake

Andriake, Demre kent merkezinden nehir boyunca batıya uzanan asfalt yol üzerinde 5. km.de bulunan Çayağzı mevkiinde yer alır. Kent, Myra’nın limanı ve onun oluşturduğu bir yerleşim olarak bilinir. Ancak M.Ö 200 yıllarında Andriakos (Kokarçay) nehrinin ağzında Andriake isimli bir şehrin olduğu ve M.Ö. 197’de III. Antiokhos’un Antiokheia’dan çıkarak, Ptolemaioslar’ın elinde bulunan yerleri alarak, filosuyla Andriake’ye geldiği bilinmektedir. Livius’ta ise Andriake’nin ismi güney Lykia kentleri arasında sayılmaktadır.

Kekova-Simena Bölgesi

Günümüzde Kaleköy olarak anılan antik Simena küçük bir Likya kıyı kenti olup, M.Ö. 4.y.y.dan günümüze kadar iskan görmüş stratejik bir nokta olma özelliği gösterir. Bu özelliğini en canlı yansıtan kalıntı günümüze dek sağlam kalmış kale olup, buradan Kekova ve çevresinin en mükemmel manzaralarını izlemek mümkündür, Simena Türkiye’nin sadece denizden ulaşılabilen nadir yerleşimlerinden biridir. Kekova adası ve çevresindeki kıyılarda doğal, kültürel ve coğrafi değerlerin korunması amacıyla oluşturulmuştur, 260 km2 alanı kaplayan Kekova Özel Çevre Koruma Mani’nin içerisinde yer alan Simena antik kenti, 1. Derece arkeolojik sit alanı olarak tescillidir. Yöreye adını veren Kekova, hem Simena ‘nın tam karşısında kıyıya en yakın yeri 500 m. olan 7.4 km. uzunluğundaki adanın, hem de Simena Jeimiussa (Uçağız), Aperlai (Sıcak) iskelesi, Akvaryum Koyu, Gökkaya Koyunu da içine alan bölgenin genel adıdır. Adanın Simena’ya bakan kuzey kıyıları denizin 4-5 m. derinliklerine kadar uzanan, yarısı suyun içinde, yarısı dışında taş merdivenler, ev kalıntıları, iskele kalıntıları gibi antik çağlardaki depremlerde kısmen suya gömülen uygarlığın izleriyle doludur. Simena, Kekova Adası’nın karşısında bulunan yarımada üzerinde konumlanmıştır.

Yazının devamını okumak için:   http://www.antalyamuzesi.gov.tr/tr/simena-orenyeri web sayfasını ziyaret ediniz

Kyaneai Bölgesi

Kyaneai antik kenti, Kaş- Finike karayolunun hemen hemen orta yerinde, günümüz Yavı veya Yavu Köyü’nün kuzeyindeki yükselti üzerinde bulunmaktadır. Lykia dilindeki adı bilinmeyen kentin halen kullanılan ismi Xanthos gibi Grek kökenlidir ve “koyu mavi”, “lapis lazuli” anlamına gelir. Renk anlamına gelen karşılığının dışında Kyaneai aynı zamanda “çınlayan kayalar” adıyla da anılmaktadır. Şehirdeki Likya dili ile yazılmış kitabeler, Kyaneai’ın en azından İ.Ö 1. binden beri iskân edilmiş olduğunu ortaya koymaktadır. Plinius’ta ve geç devir yazarlarında ismine rastladığımız kentin tarihi hakkında yazıtlar aracılığıyla da fazla bir bilgi edinilemez. Bu yazıtlar arasında en uzun olan Nikostratos oğlu ve Rhodiapolisli Opramoas’ın çağdaşı olan Jason adlı vatandaşın çeşitli kentlere cömertçe para bağışlarında bulunduğu ve değişik zamanlarda 16 Likya kentinin bu şahsa onursal unvanlar verdiği ile ilgilidir. Jason “Lykiarkh” (Likya Başkanı) unvanını taşımış ve görev süresinin bitiminde Birlik kendisine bilinen onurlandırmaları yaptığında, Moles adında birisi bilmediğimiz bir nedenle buna karşı çıkmış ve konunun Antonius Pius’a bildirilmesi gerekmiştir. İmparator yanıtında, Birlik memurları tarafından sunulan kanıtlara dayanarak, Jason’a verilen payeleri onayladığını bildirir. Lykia Birliği sırasında Lykion Ku ibareli sikkelerini tanıdığımız Kyaneai , özellikle Roma egemenliği altındayken büyük bir gelişme göstermiştir. Piskoposluk merkezi olarak kilise kayıtlarında ismine rastladığımız kentin, Akropol’deki Bizans kalıntılarından, bu dönemde (M.S. 5-6.yy) oldukça ufalmış önemli bir merkez olarak varlığını sürdürdüğü ve 10. yüzyılda terk edildiği anlaşılmaktadır.

Trysa Bölgesi

Trysa, Kaş-Demre yolu üzerinde bulunan Davazlar Köyünün Gölbaşı mahallesi yakınındaki platonun doğusunda yer alır. Adına antik kaynaklardan hiç birinde rastlanmaz. M.Ö. 2. yüzyılda oluşan Likya Birliği’nde Trysa üye kentlerden biri olarak görünmektedir. Kentin ilk iki harfinin yazıldığı TP kısaltması ile Likya Birlik dönemine ait sikkeleriyle tanınmaktadır. Arkeoloji literatüründe adından ve özellikle Heroonu’ndan XIX. yüzyılın sonundan beri söz edilen Trysa’da Phellos, Istlada, Sura gibi ufak bir beyin veya kralın oturduğu iyi korunan bir kale görünümündedir.

Kaş Bölgesi

Kültür turizmi açısından önde gelen bölgede olan ve doğa sporlarının merkezi konumunda bulunan, ayrıca karakteristik turist profili ile Türkiye’de ve dünyada “sevdalıları” olan  Kaş,  Hoyran’dan 30 km uzaklıktadır.

Arkeolojik buluntularla kanıtlanan  Habesos adı, antik kentin en eski adıdır. Antik kent tarihte  Antiphellos ismi ile anılmıştır.

Karia ve Likya Bölgeleri arasındaki bağlantıyı sağlayan yolların kesişme noktasında bulunan Antiphellos, aynı zamanda bir ticaret limanıdır.

Makedonya Kralı Büyük İskender’in, Anadolu seferi sırasında, Krallığın egemenliği altına girmiştir. İskender’in genç yaşta ölümünden sonra bölge, Seleukoslar’la Ptolemaioslar arasında el değiştirmiştir.

Antik kent, Roma Dönemi’nde önem kazanmış ve Bizans Dönemi’nde Piskoposluk merkezi olmuştur. Bu dönemde Arap akınlarına uğramış daha sonra Anadolu Selçuklu topraklarına katılarak Andifli adını almıştır.Anadolu Selçuklu Devleti’nin yıkılmasını takiben Tekeoğulları Beyliği yönetimi ele geçirmiş ve Osmanlı Devleti ilçeyi Yıldırım Beyazıt zamanında topraklarına katmıştır

Kalkan

Son yılların gözde turistik beldesi  Kalkan, Hoyran’ın 50 km batısında, bir tabloyu andıran güzelliği ile küçük bir liman kasabasıdır ve leziz tatlar sunan balık restoranları ile ünlüdür.

Kalkan’ın bundan 150 – 200 sene önce yakınında bulunan Meis adasından gelen tüccarlar tarafından kurulduğuna inanılır. Tarih boyunca güvenilir bir liman olması sebebiyle Elmalı-Gömbe-Bezirgan yörelerinden gelen tarım ve orman ürünlerinin pazarlandığı ve yüklendiği bir liman olarak önemini korumuştur. Limana gelen mallar develer ile iç kesimlere (Elmalı, Xantos) taşınmıştır.. Kalkan, deniz yolu ile gelen gemiler kömür, ipek, zeytinyağı, şarap, pamuk, hububat, susam, un,üzüm gibi ürünlerin ticaretinin yapıldığı bir liman olmuştur.

1920′li yıllara kadar Kalamaki adıyla anılan  Kalkan eski bir Rum balıkçı köyüdür. O zamandan geriye kalan köyün kilisesi bugün cami olarak kullanılmaktadır. Kalkan’ın sırtını yasladığı dağlara doğru yayılan kentin eski dokusunun bulunduğu bölüm, koruma altında bir bölge olup, ‘Köyiçi’ olarak adlandırılır.

Patara Bölgesi

12 km uzunluğundaki kumsalı ile dünyanın en güzel plajlarından birine sahip ve Hoyran’dan yaklaşık 60 km uzaklıkta olan  Patara, bir dönem Likya Birliği’nin başkentliğini yapmış önemli bir başka Likya kentidir. Son yılların en önemli arkeolojik bulguları olarak Likya Birliği Meclis Binası ve dünyanın en eski deniz feneri açığa çıkarılmıştır.

Fethiye-Kalkan arasında Xanthos vadisinin güneybatı ucunda bugünkü Ovagelemiş Köyünde yer alan Patara Antik Kenti, Likya’nın en önemli ve en eski şehirlerinden biridir. Akdeniz Üniversitesinden .Prof. Dr. Fahri Işık ve ekibi tarafından 1988 yılından beri kazıları sürdürülen Patara Antik Kenti, arkeolojik ve tarihsel değerlerinin yanında Akdeniz kaplumbağaları Caretta-Carettaların milyonlarca yıldır yumurtalarını bırakıp yavruladıkları ender sahillerden biri olması ile de ayrı bir öneme sahiptir. Kent, Doğucasarı Akropol suru ile Alakür Tepesi’ndeki Batı Suru arasında ve güneyde Limanağzı’nda yükselen Kurşunlutepe ile kuzeyde kente giriş konumundaki Kısık Geçidi arasında 10 km2′lik bir alanı kaplamaktadır. İ.Ö.13.y.y.’a ait Hitit metinlerinde şehrin adı Patar olarak geçmektedir. Tepecik Akropolü’nde ele geçen seramik parçaları, Orta Tunç çağı özelikleri içerirken, yine Tepecik’in doğu yamacı eteklerinde ortaya çıkarılan, Demir Çağı öncesine ait taş balta Patara’nın tarihinin ne kadar eskilere gittiğini göstermektedir. Xanthos vadisinde denize açılabilecek tek yer olması nedeniyle tarih boyunca önemli kent olma özelliğini her çağda devam ettirmiş olan Patara’nın yazıt ve sikkelerde Likya dilindeki adı PTTARA olarak geçer. Hellenistik ve daha sonraki dönemlerde Patara, Arap kaynaklarında ise Batara olarak anılır.

Yazının devamını okumak için:   http://www.muze.gov.tr/patara web sayfasını ziyaret ediniz.

Arykanda Bölgesi

Antalya ili, Finike İlçesi, Arif Köyü sınırları içerisinde yer alan Arykanda Antik Kenti’nin ismi Likya dilinde ‘Ary-ka-wanda”, “yüksek kayalığın yanındaki yer” anlamına gelmektedir. Kentin adının filolojik açıdan yerli Anadolu dilini yansıtması, bölgenin en eski şehirlerinden biri olduğunu göstermektedir. Arykanda’nın yanı sıra, son yıllarda Limyra ve Patara’da ele geçen Geç Kalkolitik- Erken Bronz Çağı baltaları genel olarak bu bölgenin yoğun, olarak iskan edildiğine işaret etmektedir. Ancak, II.bine tarihlenen taş balta dışında, buluntulara dayanarak, şehir tarihini İ.Ö. 5.y.y.dan önceye götürmek güçtür. İ.Ö. 5.y.y.a ait yerli beylerden Kuprili ve Aquwami’ye ait sikkeler, Pers egemenliği sırasındaki Arykanda’yı yansıtırken, bunu İ.Ö. 4.y.y.a tarihlenen Limyra beyi Perikles’e ait sikkeler izlemektedir.

Yazının devamını okumak için:   http://www.antalyamuzesi.gov.tr/tr/arykanda-orenyeri web sayfasını ziyaret ediniz.

Limyra Bölgesi

Antalya İli, Finike İlçesi, Turunçova ve Sahilkent Beldeleri sınırlarında yer alan Limyra Antik Kenti, Toçak Dağı’nın güney eteklerinde, genellikle erken dönem yapıların yer aldığı akropol ile onun hemen güneyinde, şimdi karayolu ile ayrılan düzlükte Roma ve Bizans Çağı surları içinde kalan alanı kapsamaktadır.

Yazının devamını okumak için:   http://www.antalyamuzesi.gov.tr/tr/limyra-orenyeri web sayfasını ziyaret ediniz.

Gömbe

Hoyran’dan 90 km uzaklıktaki  Gömbe ise bölgenin en önemli yayla yerleşimlerinden birisidir. Yaklaşık 1500 metre yükseklikteki bu kasabaya, muhteşem dağ manzaraları eşliğinde küçük köylerin içinden geçen dar bir yoldan,  Türkiye’nin en güzel sedir ormanlarının arasından geçerek ulaşılır. Sahil bölgesi sıcağın etkisi altındayken serin dağ havasına bu kadar kısa sürede geçiş yapmak insanda düşsel bir his uyandırır. Muhteşem doğası, temiz havası ve her yerden akan çayları nedeniyle yürüyüşçüler için cazibe merkezi olan bu bölgede en gözde rota; Pınarbaşı, Çukurbağ, Akarsu ve devamında da Yeşil Göl’dür.

Tarihi, doğası ve kültürel varlıkları ile bölgemiz kültür turizmi açısından her geçen gün önem kazanmakta ve kitle turizminin curcunası dışında tatil yapmak isteyenlere çok farklı yönleri farklı tatil imkanı sunmaktadır.